31 Ekim Cadılar Bayramı: Karanlıkla Başlayan, Işıkla Biten Bayram

31 Ekim gecesi geliyor. Her yıl olduğu gibi sokaklar maskelerle, kabaklarla ve garip bir enerjiyle doluyor. Kimi korkuyor, kimi gülüyor ama herkes aynı ritüelde buluşuyor: Cadılar Bayramı.


Ama bu hikâye sadece şeker toplayan çocuklardan ibaret değil; bu, ölülerin ruhlarıyla dans eden bir kültürün hikâyesi.

Binlerce yıl önce Keltler, Samhain adını verdikleri bir günde ateşler yakar, hayaletlerden saklanmak için kılık değiştirirdi. Onlara göre o gece, ölülerin dünyaya döndüğü tek andı. Zaman geçti, dinler değişti, ama gelenek kaldı. Papa Gregory III bile dayanamadı, pagan bayramını “Azizler Günü”ne çevirdi ama halk, maskelerini hiç çıkarmadı.

Yıllar sonra, İrlandalı göçmenler bu geleneği Atlantik’in öbür ucuna taşıdı. Amerika’da çocuklar kapı kapı gezip “şaka mı, şeker mi?” diye bağırmaya başladı. Korku eğlenceye, ritüel kutlamaya dönüştü.

Ve Meksika’da? Aynı günlerde, Ölüler Günü başladı. İnsanlar mezarlıklarda toplanıyor, iskelet makyajlarıyla ölülerine şenlik düzenliyor. Korku yok, sadece özlem, sevgi ve yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi.

Hepsinin ortasında ise bir meyve: bal kabağı. Binlerce yıldır hem yemek, hem sembol, hem de ışık.
O kabaklar oyuluyor, içinden mumlar yanıyor, ruhlar belki hâlâ gülümseyerek bakıyor.

Daha yeni Daha eski