Trump’ın Yeni Tarifeleri: Küresel Ticaretin Yeni Sınavı

Dünya, ABD Başkanı Donald Trump’ın uzun süredir beklenen yeni tarifelerinin resmi duyurusuna tanıklık etti.


Beyaz Saray’ın “Kurtuluş Günü” olarak adlandırdığı bu etkinlikte, Trump, ABD’nin tüm ticaret ortaklarına yönelik %10’luk bir taban tarifesiyle birlikte, Çin’e %34, Avrupa Birliği’ne %20 ve Japonya’ya %24 gibi değişken oranlarda ek gümrük vergileri getirdiğini açıkladı. Bu hamle, Trump’ın seçim kampanyasından beri dillendirdiği “Amerika’yı yeniden büyük yapma” vizyonunun bir parçası olarak sunuldu. Ancak bu karar, küresel piyasalarda dalgalanmalara, müttefiklerden sert tepkilere ve ekonomistlerden uyarılara yol açtı. Peki, Trump’ın yeni tarifeleri ne anlama geliyor ve dünya ekonomisini nasıl etkileyebilir?

Tarifelerin Anatomisi: Neden ve Nasıl?

Trump, bu tarifeleri “karşılıklılık” ilkesiyle savundu. Ona göre, ABD yıllardır diğer ülkelerin yüksek gümrük vergileri ve ticaret engelleriyle sömürüldü; şimdi ise bu dengesizliği düzeltme zamanı geldi. %10’luk taban tarifesi, tüm ithalatı kapsarken, Çin gibi “en kötü suçlular” olarak nitelenen ülkelere daha yüksek oranlar uygulanıyor. Örneğin, Çin’e yönelik %34’lük ek vergi, mevcut %20’lik tarifelerle birleştiğinde toplamda %54’e ulaşıyor. Beyaz Saray, bu gelirin yıllık 600 milyar doları bulabileceğini ve ABD’nin üretim kapasitesini artırarak iş kayıplarını tersine çevireceğini iddia ediyor. Trump, Rose Garden’daki konuşmasında, “Amerikan çelik işçileri, çiftçiler ve zanaatkârlar nihayet hak ettikleri şansı bulacak” diyerek bu politikayı bir ulusal güvenlik meselesi olarak çerçeveledi.

Küresel Tepkiler: Öfke ve Misilleme

Tarifelerin açıklanmasının ardından, uluslararası toplumdan gelen tepkiler sert oldu. Çin Ticaret Bakanlığı, “Bu, kendi kendine zarar veren bir zorbalık” diyerek misilleme yapacağını duyurdu; ilk adım olarak ABD’den ithal edilen tarım makinelerine ve petrole %15’lik ek vergi getirildi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise, “Birimizle uğraşırsanız, hepimizle uğraşırsınız” diyerek AB’nin ortak bir yanıt hazırlığında olduğunu belirtti. Japonya ve Güney Kore gibi müttefikler bile bu karar karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedi; Japonya’nın Nikkei endeksi, duyurunun ardından %3’ten fazla düşüş yaşadı. Kanada ve Meksika ise daha önce uygulanan %25’lik tarifelerden şimdilik muaf tutulsa da, Trump’ın bu ülkeleri “fentanyl ve göç” konusunda sıkıştırmaya devam ettiği görülüyor.

Ekonomik Bedel: Kazananlar ve Kaybedenler

Trump, tarifelerin Amerikan ekonomisini canlandıracağını ve üretimi ülkeye geri getireceğini savunuyor. Gerçekten de, ilk döneminde uygulanan çelik ve alüminyum tarifeleri, bazı sektörlerde yerli üretimi artırmıştı. Ancak bu kez ölçek çok daha büyük ve sonuçlar belirsiz. Ekonomistler, bu vergilerin ithalat maliyetlerini artırarak ABD’li tüketicilere yıllık 3.000 dolara varan ek yük getirebileceği konusunda uyarıyor. Giyimden elektroniğe, Avrupa şaraplarından Asya oyuncaklarına kadar birçok üründe fiyat artışları kaçınılmaz görünüyor. Öte yandan, Amerikan otomotiv ve çelik gibi sektörler kısa vadede avantaj sağlayabilir; fakat misillemeler bu kazanımları gölgeleyebilir. Örneğin, Çin’in tarım ürünlerine yönelik tepkisi, ABD’li çiftçileri zor durumda bırakabilir.

Ticaret Savaşı Riski: Domino Etkisi

Trump’ın tarifeleri, küresel ticaret sistemini kökünden sarsma potansiyeline sahip. Dünya Ticaret Örgütü’nün yıllardır inşa ettiği serbest ticaret düzeni, bu hamleyle ciddi bir darbe aldı. Uzmanlar, bir domino etkisiyle diğer ülkelerin de kendi tarifelerini artırabileceği ve bunun küresel bir resesyona yol açabileceği konusunda hemfikir. Fitch Ratings, ABD’nin efektif ithalat vergi oranının %2,5’ten %22’ye fırladığını ve bunun 1910’dan beri görülen en yüksek seviye olduğunu belirtti. Borsalar zaten bu şoku hissetmeye başladı; Asya piyasaları çökerken, altın fiyatları rekor seviyelere tırmandı. Trump’ın Hazine Bakanı Scott Bessent, diğer ülkelere “misilleme yapmayın, bekleyin” tavsiyesinde bulunsa da, bu çağrı şimdilik karşılık bulmuş değil.

Trump’ın Bahsi: Başarı mı, Kumar mı?

Trump, bu tarifeleri bir müzakere aracı olarak da görüyor. Daha önce Meksika’ya yönelik tarife tehditleriyle sınır güvenliği konusunda taviz koparmıştı; şimdi ise benzer bir stratejiyle Çin’i teknoloji transferi, Avrupa’yı ise ticaret açığı konusunda sıkıştırmayı planlıyor. Ancak bu, yüksek riskli bir bahis. Eğer diğer ülkeler geri adım atmazsa, ABD ekonomisi hem içerdeki fiyat artışlarından hem de ihracattaki düşüşlerden darbe alabilir. Tüketiciler, artan maliyetlerle yüzleşirken, Trump’ın “kısa vadeli acı, uzun vadeli kazanç” vaadine ne kadar sabredecek? Bu, henüz yanıtlanmamış bir soru.

Sonuç: Yeni Bir Dünya Düzeni mi?

Trump’ın yeni tarifeleri, sadece bir ekonomik politikadan ibaret değil; aynı zamanda küresel güç dengelerini yeniden şekillendirme girişimi. ABD’nin içe dönük bir ekonomi yaratma çabası, müttefikleriyle arasını açarken, rakiplerini daha agresif bir tutuma itiyor. Bu hamle, Trump’ın “Önce Amerika” felsefesinin en cesur testi olabilir. Ancak tarih bize şunu öğretiyor: Ticaret savaşlarında kazananlar kadar kaybedenler de olur ve bu savaşın faturası genellikle en beklenmedik yerlerde ortaya çıkar. Şimdilik dünya, nefesini tutmuş, bu yeni dönemin ilk sonuçlarını bekliyor.

Daha yeni Daha eski